0
CHP Denizli Milletvekili Kazım Arslan, DTK’nın 14 maddelik özerklik bildirgesinin açıkça ülkemizi bölmek isteyenlerin bir senaryosu olduğunu belirtti. Arslan bu bildirgenin Anayasa’nın değişmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerine meydan okuma olduğunu savundu. Ayrıca HDP’nin PKK-Kandil’e bir kez daha teslim olduğunun, Meclis’te diyaloğu baştan tıkayan bir vesayet siyasetine takılıp kaldığının bir göstergesi olduğunun altını çizdi.
HDP’nin, DTK (Demokratik Toplum Kongresi) adı altında hukuken ve siyaseten anlamı olmayan bir yapılanmanın arkasına sığınarak siyaset yaptığını, PKK'yı sürekli kolladığını ve kaçak güreştiğini savunan Kazım Arslan şunları söyledi:
“DTK bildirgesi karşısında, ülkemizin parlamenter sisteminin ve üniter yapısının güçlendirilmesine, vatandaşlığın birleştirici gücüne ne kadar da ihtiyacımız olduğu açıktır.
HDP hiç düşünmüyor; Halbuki aldığınız oy size vesayet siyasetini terk edin, her şeyi Meclis’te konuşun, öncü davranıp diyaloğu siz yürütün mesajını verdi. Bunca aydır bu mesajın hakkını vermek için ne yaptınız? Hep PKK'yı kolluyor ve hep gerginlik politikası sürdürüyorsunuz.
HDP, bırakın Türkiye partisi olmayı, hala kendi sözüne sahip olan bir parti bile değil. İmralı’dan imzalı, Kandil’den onaylı, devletin her aşamasından haberdar olup sustuğu ayrılıkçı, özyönetim adı altındaki yıkıcı şiddete açıkça tavır almayacaksanız, anayasa ve terör gibi ciddi gündemleri şakayla geçiştirecekseniz siz ülke için üzerinize düşeni yapmıyorsunuz demektir.
‘Direniş’ adı altındaki terörün meşru, ayrılıkçılığın mazur, teröristin masum gösterilmek istendiği şu ortamda silahlar bırakılmadan yapılacak görüşmeler bir işe yaramayacaktır.
CHP Milletvekili Kazım Arslan’ın açıklamasının devamı şöyle:
“KÜRDİSTAN” DİYENLER, ŞİMDİ MASAYI DEVİRMENİN PEŞİNDE
“Dolmabahçe toplantısında aynı masada olanlar, şimdi masayı ilk kim devirdi, mutabakata kim uymadı kavgasına tutuşmuşlardır. Biz, mevcut iktidarın bugün dediğini yarın yalanladığını, ülke toprağına ‘Kürdistan’ diyen HDP’lilerin hala Dolmabahçe görüşmesinin hangi hesabını yapıyor? Nereden hareketle, hangi uzlaşmaya dayanarak DTK bildirgesini AKP ile imzaladıkları mutabakatla ilişkilendiriyorlar, bunun açıklanmasını istiyoruz.
Bugün mevcut iktidar ülke güvenliğini kendi eliyle yok etti, çözüm adı altında, teröre tekrar teröre fırsat verdi. PKK'nın dağdan şehre yerleşmesine, silahlarını şehre taşınmasına, hendeklerin kazılmasına göz yumdu. Askeri kışlaya, polisi karakola hapsetti, birçok operasyonu yaptırmadı. Bunun sonucunda da şehitlerimiz gelmeye devam etti, acılarımız yüreğimizi dağladı, sözde azalacağı yerde artmaya devam etti. Kısacası mevcut iktidar bölgeyi önce hendeklere, sonra tuzaklara ve gözyaşına teslim etti.
HDP ALDIĞI OYUN ANLAMINI UNUTTU
HDP, 7 Haziran’da aldığı oyun anlamını ve beklentileri unuttu, Meclis’te siyasete sırtını döndü, İmralı ve Kandil imzalı, sivil görünümlü DTK’nın bölücü bildirgesinin oluşmasını öncülük etmiştir. Mecliste ettikleri yeminler nerede kaldı?
Dün PKK 'yı terör örgütü saymayan, hendeklere patlayıcı koyanları eleştirmeyen HDP, bugün aynı mantıkla hazırlanan, üniter yapıyı tanımayan DTK eliyle açıklanan bölücülük fermanını sahiplenmiştir.
Biz, özyönetim deneyiminin Yugoslavya’da nasıl bir acıya yol açtığını biliyoruz. Bu şekilde Irak’ın adım adım nasıl yönetilemez hale geldiğini, özerklik modellerinin coğrafyamızda nasıl mümkün olamayacağını Cumhuriyetimiz sayesinde anladık.
SORUN PARLAMENTER SİSTEMDE DEĞİL, ONU İŞLETMEYENLERDE
DTK bildirgesi, başından sonuna kadar buyurgan bir dille kaleme alınan, cumhuriyetimizin bugüne dek üniter yapısıyla, vatandaşlık temelinde koruduğu kazanımları ve ülkemize aidiyet bağını boşa çıkarmaya kendini adamış, etnik kimliklere kendisini hapsetmiş bir açıklamadır.
Bu bildirgenin ‘eski’ diye adlandırdığı birçok nokta, bizim için varlık nedeni, bölgemizdeki bağımsızlığın ve ülke bütünlüğümüzün temel dayanaklarıdır.
Sorun, üniter sistemin tıkanmasında değil, üniter sistemi yıkmak için uğraşanların silahla ve diktatörlük hevesleriyle harcadıkları boşa zamanda yatmaktadır. Üniter ve laik cumhuriyetimizle hesaplaşması süren PKK terör örgütü ve onun siyasi uzantıları ile, laik yurttaşlığa dayalı Cumhuriyetimizi hazmedemeyen siyasal İslamcı kadroların hınç ve linç kültürü bugün yeni ve demokratik bir anayasa yapma sürecini daha başlamadan tıkamak üzeredir.
BU BİR HÜKÜMRANLIK BELGESİDİR
DTK bildirgesinde yazılan 14 madde de açıkça hükümranlık taslamaktadır; demokrasinin, diyaloğun gücünden değil, silahın bölgeye yaydığı tehlikeden beslenen bir dile sahiptir.
Barışı büsbütün çökerten, devlete meydan okurken bölgedeki insan hayatını hiçe saymayı sürdüren, özerklik safsatasıyla barış olanaklarını çürüten bu dili reddediyorum.
Bu bildirge, rejime bir başkaldırı girişimidir. Son derece buyurgan bir dille üniter yapıya, anayasal düzene karşı koyan bu bildiri asla kabul edilemez. Silahın namlusunu sürekli ülkesine doğrultarak müzakere çağrısı yapanlardan demokrasi ve özgürlük beklenemez.
Bugün yol kesip kimlik soran, haraç ve vergi toplamaya kalkanlar, devlet karşısında aldıkları mesafeyi bir siyasi ve hukuki statüye kavuşturma hedefindedir.
Bu terör ortamının adını bölgesel özerklik ve demokrasi diye yutturmaya çalışanlara karşı devleti yönetenler Başkanlık hevesleri uğruna bu skandala hala göz yumuyor.
TÜRK VATANDAŞLIĞI BİRLİĞİN ADRESİDİR
Ne yaparlarsa yapsınlar, çözümün yeri Meclis, birliğin adresi Türk Vatandaşlığı kimliğidir. Üniter yapımızı, parlamenter sistemimizi, anayasal güvencelerimizi asla tartıştırmayız. Biz hepimiz hangi ırktan, dinden ve mezhepten olunursa olunsun birlikte yaşamak zorundayız ve bu kültürü yerleştirmeliyiz.
Yerelleşme ve yerinden yönetimin temel ilkelerini halka daha yakın olarak yaşama geçirmek, bunun adına yeni anayasada bir reform girişiminde bulunmak başka şey; bunu rejimi yıpratarak, üniter devleti esnetmeye kalkarak siyasi özerkliğe dönüştürmeye çalışmak bambaşka şeydir, asla kabul edilemez.
EĞİTİM, YARGI, DİYANET VE YERELLEŞMEDE DİKKATLİ OLUNMALI
Yargı ve adalet hizmetlerinin hızlı ve etkin işlemesi için yeni kurallar görüşmek başka şey, bölge modeline göre adalet hizmeti verilmesini istemek bambaşka şeydir.
Din ve devlet ilişkilerinin gözden geçirilmesini talep etmek başka şey, tekke ve zaviyelerin yeniden kurulmasını önerecek kadar gericiliğe yaslanmak, Diyanet üzerinden yeni tartışmalara girişmek bambaşka bir şeydir.
Orta Doğu’da gelinen yeni aşamada, uluslararası denklemi sürekli hesaba katarak yeni anayasa tartışmasına başlıyoruz. Yapılacak müzakerelerin sadece bir madde yazımı olmadığının farkındayız.
Bağımsızlığın ve üniter yapımızın, laik cumhuriyetin, sosyal hukuk devletinin Orta Doğu coğrafyasında ayrıştıran değil, tam tersine, bugünkü birlik ve beraberliğimizin en önemli gücü olduğunu biliyoruz. Şimdiye kadar bu birlikteliğin sayesinde içte ve dışta komşularımızla barışın sağlanmış oldu, her türlü yanlışa rağmen iyi bir kalkınma sağlayabildik. İşte bunu yine aynı şekilde sürdürmek zorundayız.
ETNİK ve MEZHEPSEL TEMELDE DEĞİL, VATANDAŞLIKTA BULUŞALIM
Etnik ve mezhepsel kimliklerin değil, vatandaşlığın getirdiği eşitlik anlayışının bizi bugün bir arada tuttuğunu unuttuğumuz her an, PKK çizgisinin etnikçi yapısına savruluruz. Diğer yanda laikliği unutursak, Orta doğu ülkelerin konumuna geliriz.
HDP ve AKP’nin senaryosu bugün özerklik ve Başkanlık tartışması altında ilerliyor. Bu ikilinin bunca zamandır cumhuriyeti yıpratmak için birbirlerinden haberli yürüttüğü bu sürecin ülkemize hiçbir faydası olmadı, olmayacağı ortadadır. Artık bu oyunlara ve tuzaklara imkân vermeyeceğiz.
Türkiye üzerinde bölünme senaryosu uygulanmak isteniyor, CHP olarak buna fırsat vermiyoruz.
Yorum Yazın