BASINA VE KAMUOYUNA
Salgının geldiği aşama kaygılarımızı artırmaya devam ediyor. Her gün artan vaka sayıları, alınmayan önlemler ve ne olacağını bilememenin verdiği karamsar bir ruh hali toplumun genelinde yaygınlaşıyor. Mesleki çalışmaların uzaktan yapılması mümkünken yüz yüze yapılmasında ısrar edilmesi ve yeterli önlemler alınmadan öğretmenlerin okullara çağrılması salgınla mücadelede yaşanan eksiklikleri göstermektedir. Salgınla mücadelede başarılı olmak için öncelikle alınacak tüm önlemelerde ve atılacak adımlarda halk sağlığını ve toplum yararını esas almak gerekmektedir. Siyasi gelecek beklentisinin veya sermayenin elde edeceği kazancın halk sağlığı ve kamusal yararın önüne geçmesinin yaratacağı olumsuz sonuçların telafisi mümkün olmayacaktır.
25 Ağustos 2020 tarihli Cumhurbaşkanlığı genelgesi ile kamu çalışanlarına uzaktan ve dönüşümlü çalışma olanağı tanınarak bu süre içerisinde idari izinli sayılmalarına dönük bir düzenleme yapıldı. Bu kararnamenin kendisi dahi salgında gelinen aşamanın ciddiyetini göstermektedir. Sağlıklı karar verebilmenin ön koşulu geçerli ve güvenilir bilgiye sahip olmaktır. Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere ilgili kurumların bu dönemde tüm bilgileri şeffaf olarak kamuoyu ile paylaşması gerekmektedir. Cumhurbaşkanlığı genelgesinin nasıl uygulanacağı ile ilgili MEB ve YÖK sendikalarla bir araya gelmeli ve uygulama ile ilgili geniş bir toplumsal mutabakat sağlanmalıdır.
Öğretmenlerin mesleki çalışmalar için okullara gelmesi ile birlikte MEB’in ve okulların yüz yüze eğitim için ne kadar hazırlıksız olduğunu gördük. Öncelikle ifade etmek gerekir ki, MEB yönetimi salgına karşı etkili ve uygulanabilir bir stratejiye sahip değil. Okullarda alınması gereken önlemler ve bunların sürekliliğinin sağlanmasına dair ayrıntılı bir planlamaya da sahip değil. Daha da önemlisi, okulların açılabilmesi için gerekli ve zorunlu olan “ek bütçe ve ek atama” gündemlerinde dahi yok. Bu koşullarda okullarda bulunmanın yarattığı sağlık riskleri ile baş etmek tek tek eğitim emekçilerine ve öğrencilere bırakılmış durumda.
Okullarda yaşanan yoğun sirkülasyon ve yan yana gelişler kaçınılmaz bir biçimde bulaş riskini artırıyor. Sadece birkaç gün içerisinde ülke genelinde okullardan gelen pozitif vaka sayıları durumun ciddiyetini gözler önüne sermektedir. Bir milyon öğretmenin okullarda toplanmasının ağır tablosu günbegün ortaya çıkmaya başlamışken, zümre çalışmaları için farklı okullarda bulunan öğretmenler yan yana getirilip mevcut tablo daha da ağırlaştırılıyor. Ne yazık ki il/ilçe MEM yöneticileri bu konuda insiyatif almaktan imtina ediyorlar. Yaşanan vakalar ve ortaya çıkan riskin sağlık emekçilerinin iş yükünü katlayacak sonuçlar üretmesi olasılığı daha da artıyor.
Yaşananlar MEB’in ifade ettiği iyi niyetler, tavsiyeler ve kâğıt üzerinde kalan önlem önerileriyle yaşamın yalın gerçekliğinin örtüşmediğini göstermektedir. Bu zor günlerden çıkmak için gerekli olan ise geçerli önlemleri almak, bu önlemlerin uygulanabilmesi için zorunlu olan ekonomik kaynağı oluşturmak ve gerekli çalışan istihdamını sağlamaktır.
Eğitim Sen bir an önce yüz yüze eğitimin başlaması gerektiğini düşünmektedir. Okulların kapalı kaldığı süre uzadıkça öğrencilerin eğitimin dışına çıkma oranı artmaktadır. Okula yeni başlayan öğrencilerin, okuma yazma, öz bakım gibi temel becerileri edinmeleri için de yüz yüze eğitimin bir an önce başlaması gerektiğinin altının çizilmesi gerekmektedir. Ayrıca okul öğrencilerin istismar ve şiddetten korunması için en önemli kamusal denetim araçlarından biridir. Burada yazmadığımız pek çok nedeni de dikkate aldığımızda yüz yüze eğitimin çocuğun üstün yararı için vazgeçilmez olduğunu bir kez daha vurgulamak isteriz.
Öğrencilerin üstün yararı, eğitim hakkı ve öğrencilerle birlikte eğitim ve bilim emekçilerinin sağlığı arasındaki denge ve ilişkiyi çok dikkatli oluşturmak gerekmektedir. Eğitim hakkı ve sağlık hakkını birini diğerinin önüne geçirerek değil birlikte değerlendirmek gerekir. “Okulları ne olursa olsun açalım” yaklaşımı da “Aşı bulunana dek okullar açılmasın” yaklaşımı da bu anlamda kabul edilebilir değildir. Gerekli önlemler alınarak, aşamalı ve seyreltilmiş şekilde okulların açılmasını hedeflemek gerekmektedir. Ancak, MEB’in ve siyasi iktidarın bu konuda yeterli hazırlık içerisinde olmadığını, doğru ve geçerli bir stratejiye sahip olmadığını bir kez daha belirtelim. Eğitim Sen bu konuda uyarıda bulanmaya, eleştiri ve önerilerini ifade etmeye devam edecektir.
Yorum Yazın