0
Demokrasinin yaşatılması ve tam anlamıyla işletilmesi şüphesiz Sivil Toplum Kuruluşlarının varlığıyla da ilgilidir. İşleyen demokrasilerde üç temel ana nokta vardır. Özgür irade, adil yapılan seçimler ve siyasi haklar demokratik toplumlardır. Sendikal hareketler de demokrasinin gelişimiyle doğru orantılıdır.Dünayının küreselleşmesi her kesimi etkilediği gibi Sivil Toplum Kuruluşlarının işleyişini de, beraberinde sendikalaşmayı da etkisi altına zamanla almıştır.
Ortak akıl ve gönül birliği olmalıdır,
Sivil Toplum Kuruluşları, bütün gelişmiş ülkelerde toplumun ortak aklıdır. Sendikaların ve Sivil Toplum Kuruluşlarının varlığı, katılım şekli o ülkenin, demokrasi seviyesini belirler.İdeal bir topluma ulşamanın yolu Sivil Toplum Kuruluşlarından geçer.Sendikalar, çalışanların ortak hak ve çıkarlarını korumak adına yola çıkarlar.Ortak akıl ve gönül birliği sendikalarda oldugunda başarıya ulaşma da bir o kadar kolay olmaktadır. Üyelerinin,sorunlarını çözmek için kurulmuş ekonomik öğeler taşıyan, devlet, siyasi parti ve iktidar örgütlenmelerinden bağımsız hareket etmeye gayret eden kitle örgütleridir sendikalar.İşçi sınıfıyla başlayan, sanayi devrimi sonrası,tüm meslek guruplarının ihtiyaç duydugu kitle örgütleri oldular.
Duygudaşlık ve ülke menfaati gözetilmelidir.
Sendikalar ülkenin milli ve genel sorunlarında tek vücüt olmalı ve ülkenin gelişiminde ,kalkınmasında, ideolojik takınmadan birer Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak,duygudaşlıgını,taşımalıdırlar.İnsan hakları,özgürlükler,düşünce özgürlüğünde ,kadın hakları,çocukları koruma gibi evrensel değerlerde ayrımsız çalışmalar sunmalıdırlar.Saygınlık ve empati davranışlarıyla sevginin birleşiminden başarının çıkmaması kaçınılmazdır.
Üyeler teslim olmamalıdırlar,
Türkiye'de sendikal duruma baktığımızda ,yasal alandaki çalışma durumunun, faaliyetlerinin, kısıtlı olması görülmektedir.Bu tabiiki sadece Türkiye’de böyle değil. Fransa, Yunanistan, İtalya tümünde sendikalar gerilemiş, üye sayıları azalmış durumda.Sorun uluslararası boyutta.Bu sendikaların gelişimine net bir mazeretmidir? Elbette hayır.Üyelerin, kendi öz iradelerini yönetime havale etmeleri ve kendilerini örgüt içi dinamikleri harekete geçirme noktasında pasifize etmeleri çok önemli bir kayıptır. Bu durum içinde bazı sendikalarda malesef adeta ağalık düzeni ve otoriter anlayışlar doğmaktadır.Yıllarca aynı kişiler tarafından yönetilme gibi bir model ortaya çıkıyor. Tek adamlık anlayışında olan bu insanlar, elinde irade tanımayan, farklılığa tahammül etmeyen, kısacası adeta kendileri anti demokratik , otoriter bir yapıya dönüşmüşlerdir.
Aiadatlar doğru yerde, kullanılmalıdır,
Çalışanların aidatlarıyla, yaşam sürmeleri, idarelerle iyi geçinmeyi görev edinmiş bu insanların elbette ki sendikacılık yapma gibi bir dertleri olamaz. Öte yandan bazı sendika yöneticilerinin ,sendikayı belli bir zümrenin ideolojik kalesi olarak görmesi ciddi bir çelişki oluşturuyor. Nitekim sendikacılığı ideolojik kale görüp siyasi tercihini ona göre yapan sendikalar dahi kendi fraksiyonları iktidara gelince, emeğin aleyhine yapılan yıkıcı düzenlemeleri engelleyememişlerdir. Bu durum göz önüne alındıgında tek yapılacak bilinçli ve sorumlu üye,araştıran ,okuyan,tüzüğünü iyi okuyan bir üye profili olmalıdır.Özeleştirisini saygı çerçevesinde yapan,hakkını kendi arayan üye modeli oluşmalıdır.
Üyelerin beklentileri,
Üyesi oldugu sendikasının, çalışma hayatına, sosyal hayatına ,yönelik daha fazla etki göstermesini, amacından,tüzüğünden sapmayarak bu yolda çalışmasını beklerler. Mücadele edeceği güçlerle iş birliğine gitmemesini isterler.Sendika üyelerinin bilinçlendirilmesi yönünde eğitici seminer düzenlenmesini, ARGE çalışmaları ile sendikacılığın geliştirilmesini beklerler. Çalışanların eşit şartlarda bakılması için çalışmaların yapılmasını dilerler.Sendika organlarının iyi çalışmasını ve yapılan çalışmalar ile yapılacak duyuruların üyelere hızlı bir şekilde ulaştırılmasını, samimiyetin olmasını isterler.
Şeffaflık ve hesap verilebilirlik,
Sendikanın ve şubelerin yıl sonu mali bilançolarının kolay erişilebilir olmasını istemek üyenin en doğal hakkıdır.Kendisinden kesilen aidatların doğru şekilde kullanılmasını, hesap verilebilirlik ve şeffaflık içerisinde görmek isterler.Sendika yöneticilerinin topluma örnek olmasını, yöneticilerin kendi fikirlerinden arınarak sendikal amaçlar doğrultusunda çalışmalarını, uyumlu olmalarını istemektedir.
Sendikalar,demokratik sistem içerisin de önemlidirler,
Sendikalar da demokratik sistemde önemli bir yer tutuyor. Çünkü örgütlülük; toplumsal modelin, toplumsal barışın ve ülke demokrasisinin temel gereksinimidir. Bu bağlamda sendikalar sadece ücretle mi? ilgilenmeli şeklinde bir soru sormamız kaçınılmazdır. Şüphesiz ücretlerin iyileştirilmesi sendikaların doğal hak isteme talepleridir.Kendi içinde üyelerine,delegelerine,adaylarına söz hakkı tanımayan sendika tarzları ve yöneticileri, demokrasinin önünde engeldirler.Çoğulculugu benimsemeyen, üyelerinin sesine, öz eleşritilerine kulağını kapayan sendikacı,yönetici gelişimden,demokrasiden bahsetmesi mümkün değildir,inadırıcılıgı da zamanla kaybolacaktır.
Ötekileştiren ,her zaman ötekidir.
Bir çok kez duymuşuzdur, kamu çalışanlarından,belediye çalışanlarından, eğitimcilerden,sağlıkçılardan..vb,mesleklerden.Dışlandıklarını,ötekileştirildiklerini.Kayırmaya, maruz kaldıklarını..Burada ki sorun aslında sendikanın vizyonu ve misyonu ile alakalı değildir.Tamamıyla ehli sahip olamayan dar ufuklu,egoist makam hayaranlıklarının, yönetici davranışlarından kaynaklandıgını bilmek lazım.Hatta ötekileştiren her zaman ötekidir.
İstatistikler sonucunda,
İş kollarındaki işçi sayıları ve sendikaların üye sayılarına ilişkin 2014 Temmuz ayı istatistiklerine bakıldıgında,25Temmuz 2014 istatistiğini Ocak 2014 istatistik verileri ile karşılaştırarak işçi sendikalarının durumu içler acısı.Ana hatlarıyla tüm işkollarında çalışan işçi sayısı yaklaşık yüzde 6 oranında artarak, 12 milyon 287 bin 238’e yükselmiştir.
Sendikalı işçiler azınlıkta,
Sendikalı işçilerin sayısı yüzde 8,48 artarak bir milyon 189 bin 481 olmuştur. Bu artış, toplam içinde işçilerin örgütlülük oranına çok etki etmiş ve örgütlülük oranı yüzde 9,68 olmuştur. Ocak ayındaki sendikalı işçilerin toplam işçiler içindeki oranı yüzde 9,45 idi.Bu artışlara rağmen, işçilerin büyük bölümü, 11 milyondan fazlası, oransal olarak yüzde 90’ından fazlası hala sendikasızdır. Toplu iş sözleşmesinden yararlanamayan işçilerin oranı bunun çok daha üzerindedir.
Sendika sayısında artış var,
Temmuz istatistiğinde gözle ilk çarpan farklılık sendika sayısındaki artıştır. Ocak ayındaki istatistikte 115 sendika bulunurken, Temmuz 2014 istatistiğinde sendika sayısı yüzde 22,6 oranında artarak 141 olmuştur.
Taşeron İşçisi, Kardeşlerimizin ekmeği büyütülmelidir,
Beş yüz bin taşeron işçi bulunan ülkemizde, sosyal bir sorun ,umutla bekleyen ekmek kavgasını veren insanlar aileler ve çocuklar.. Kamu işçisi statünde olma talepleri,çalışma saatleri ve tazminat hakları , yasal istekleri,örgütlenme sorunları vb.talepleriyle ülkemizde düşünülmesi gereken çözüm bekleyen sorunlar yumağından bir tanesi.Kurum ve kuruluşlarda taşeron işçileri olarak gördüğümüz kardeşlerimiz yeri geldiğinde birer memur,yeri geldiğinde birer işçi, yeri geldiğinde birer kurtarıcı ,yeri geldiğinde de tanınmayan bir yabancı misali.. Güvencelerinden endişeliler. Taşeron işçilerinin ücretlerinin mesleklerine göre değerlendirilmesi gerektiğine inanıyor ve sosyal bir yara olmaktan çıkmasını ümit ediyorum..Bu konuda , çıkarsız, beklentisiz tüm sendikaların ortak bakış açısı net olmalı soruna samimice el atılmasıdır.İnsanların ekmeği çoğaltılmalıdır.
Kutuplaştıran değil, bütünleştiren sendika olmak,
Özellikle bazı sendikalarda ciddi sorunlar göze çarpmaktadır. Bunun nedeni kendilerini ülkenin tamamının temsilcisi değil de sadece belli bir kesimin temsilcileri olarak görmeleridir. Sendikalar bu anlayışı biran önce bırakıp evrensel değerlere yaraşır, gerçek sendikacılık yapmalılar, toplumu kamplaştırıcı sendikacılık değil. Düzene göre, dün başka ,bugün başka, yaranma tarzı üzerine bina edilmiş bir sendika anlayışı ne mevcut sendikalara nede emekçilere bir fayda sağlamaz. Sendika kuruluşları birbirilerine olan keskin uç söylemlerle,suçlayıcı tavırlardan vazgeçerek,siyaset yerine sendikacılık yapmaları grektiğini düşünüyorum.Çünkü toplumsal konularda,ortak acılarda,sevinçlerde bir araya gelinemiyorsa ,yaratılan kutuplaşma üyeler üzerinde etki bırakmaktadır.Hep derim'' İyi niyetin oldugu yerde başarı vardır,huzur vardır.İyi niyet yoksa kaos vardır eğolar vardır''.
Sendika yöneticileri ağır vebal taşımaktadırlar,
Günümüzde çalışanlar,kamudan,belediyeden değişik kuruluş ve kurumlardan eğitimden,sağlığa,turizmden,kültüre,işçisiyle,memuruyla yüzbinlerce üyeye sahip değişik sendikalar vardır.Bu sendikalar içerisinde gerçek adaletli üyesine bağlı, işverenle seviyeli duruşu olan sendikalar olmakla birlikte ,olumsuz davranışlar ,söylemlerle var olanlar da vardır.Sendikalar,etiket yapma,basamak kullanma ve siyasal şov alanı asla olmamalıdır.Binlerce yetimin ,dulun,hastalıklı kişilerin,umutlu bakışların vebali vardır üzerlerinde.Üyelerin,kimisi zorunlu üye kimisi gönüllü üye.Ama hepsinin ortak beklentisi şudur.''Eşitlik ilkesinde,daha iyi şartlarda çalışmak ,haklarının korunmasını istemek daha çok kazanmak''.
Emekli sendikacı bir madenci çocugu olarak,
Kendimde Maden işçisi , emekli bir sendikacı çocugu olarak; İlkokul çağımdan bu yana sendikaların işleyişini gördüm duydum,bildim.Sendika denildiğinde ilk akla gelen işçi emekçilerinin sendikalarıdır.Ülkemizde sendikalaşma dünayada oldugu gibi işçi sınıfıyla başlamıştır.Hani derler ya!zaman mı? değişti yoksa bizler mi? değiştik.Bu soru altında aslında tüm gerçeklikler yatmaktadır.Zamanı durdurmak mümkün değildir.Hayatımıza çok erken giren teknoloji aygıtları,bir diğer adıyla dijital yaşam,dijital kültür yaşamımızı kolaylaştırdı bir okadar da tembelleştirdi.Maalesef üst üste yaşadığımız acı Maden'ci olaylarından sonra , Ülkemizde ki, sendikal duruşlar ve ilişkilere gözler önüne getirdi.Gözler sendika yöneticilerine çevrildi. Basından okudugumuz,izlediklerimizle, Soma-Ermenek Maden emekçilerinin, sendikal hareketleri incelendi.
''Teneke Sendikacılık'' söylemiyeyim de! Ne? diyeyim!
Ermenek ilçesindeki maden ocağında mahsur kalan işçilerden İsmail Gürses'in evinde hüzün ve gözyaşı hakimken,3 yaşındaki oğlu Mustafa, "Babam bana mama getirecek" diyerek ağlayanları susturuyor.Bu cümlelerin sorumlulugunu vebalini kimler nasıl ödeyecek.Sendikanın binlerce üyesi olacak, üyelerinden aidatlar otomotik ödeme emriyle maaşlarından kesilecek,ama sendika içerisinde iş güvenliği uzmanı, piskoloğu, çalışma uzmanları olmayacak.Gülerler buna..Soma'da bir çok maden işçisi bir takım sendikalara olan tepkilerini basın önünde sundu''.Tabiri caizse yerindeyse ya adam gibi sendikacılık yapınız yada kirli ellerinizi artık üstümüzden çekiniz''.Bu feryatlara sitemlere kulak vermemek mümkün mü?Bu acıların bir daha yaşanmaması için insan olarak,yönetici olarak net ve çıkarsız bakmak en doğru insanı görevimiz olmalıdır.Öncelikle ele alınması ve üzerinde durulması sendikalarda iş kazaları ve iş güvenliği teknik ekipmanları olmalıdır.Düşünün maden altında çalışan bir üyesinin,çalışma şartlarının riskinden haberdar olmayan, iş güvenliğini sorgulamayan,raporlar tutmayan,işverenle bunu kıran, kırana gündeme almayan ,basınla bunu paylaşmayan bir sendikaya ''Teneke Sendika'' söylemiyeyim de ne? diyeyim.
1500 üzerinde insanımızı kaybettik,
Hiç bir makam hiç bir kurul hiç bir insan ölümleri istemez.Bura da günah keçisi aramakta yersiz ve yakışıksızdır.Önemli olan,eksiklikleri görebilmek ve önlem alabilmektir.Eksiklikleri görmeyenden de, görevini yerine getiremeyenlerden de hukuk önünde hesap sormaktır .Düşünün acıdırki ülkemizde sadece 2014 yılında 1500'lerin üzerinde insanımızı iş kazalarında kaybettik.Bunun sorumlusu odur, şudur, budur demekten ziyade, gelecek te bir daha olmaması için ne kadar ders aldık, çalışmalar başlattık..Zamanında alınmayan önlemleri, gözden heçirmek ve düşünemeyen çok bilmişleri harekete geçirmek gerekir.Burada bu saatten sonra sendikalara gerçek anlamda önemli görevler düşmektedir.İş kazalarının önlenmesi için kayıtdışılığa son verilmesi sendikal örgütlenmenin önünün açılması Sendikanın olduğu yerde iş sağlığı ve güvenliği önlemleri, eğitimleri, insanca çalışma koşulları sağlanmalıdır.Her sendikanın genel sekreteri, saymanı, vb. kadroları varken teknik elemanlarının olmaması büyük eksiklerdir. Sendikalarda iş güvenliği uzmanı ve diğer teknik elemanlar istihdam edilmeli, küçük kazalar düzenli olarak rapor edilmeli, periyodik haftalık,aylık kaza icmal raporları oluşturulmalı ve ulusal veri tabanına eklenmelidir.Sendikaların gündeminden düşememelidir.Denetim ve rapor tutma üyelerini,çalışanlarını bilgilendirme gerekirse ailelerine dahi bilgiler verilmelidir.
Kul hakkı, hiç bir şekilde ödenemez ,
Ne hikmetse üzülerek görüyor ve okuyoruz ki, bir takım sendikalar başka sevdalar da bahar yaşamaktadırlar.Bir siyasi düşüncenin yanında olmadan,koşmadan sözcüsü konumunda olmadan olmaz mı? sendikacılık soruyorum . Teneke sendikacılık,sarı sendika , kırmızı sendika, yandaş sendika, taraflı,etnik,vb. çıkar duygularıyla bağlı sendika yöneticileri ve yönetimleri diyeceğimiz bu sendikalar zoraki veya çıkara dayalı üye kayıt sistemini benimsemiş sendikalardır. Durum böyle olunca da sonuçlar ortada.Keyfi atamalar,usulsüz kayırmacılar, bendendir,değildir, ondandır kirli ve bencil düşüncelerle işin ehlini hak-hukuk benimsemeden uzaklaştırma gayretleri.. Hatta hak dinimiz İslam'da ''Kul hakkına dair bir Hadisi kudside "Benim huzuruma ne ile gelirseniz gelin affederim ancak kul hakkı ile gelmeyin" buyrulmuştur.Kul hakkına dair bir çok Ayet ve hadisi şerif mevcuttur. Sözüm ona bir takım, Sendika yöneticileri bir yerlere yaranmak, bir mevkiye gelmek veya oturdugu koltuğu kollamak adına takla üstüne takla. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi zafer kazanmış kumandan edası ile ortalarda dolaşmak,bilgi çağımızın sendikacılığı bu olmamalıdır.
Sendikacılık Onurlu bir duruş ister,
Sendikacılık yürek ister, sendikacılık onurlu bir duruş ister. Üyelerinin çıkarlarını görmezden gelip onları masa başında bırakarak sendikacılık olmaz.Rutin çay-partileri,gezi,piknik,manğal keyifleriyle, bir kaç seminer,mini panellerle, sözde kültürel etkinlik adına da olmaz.Bulundugun yere en yakın üyenin,köyüne ihtiyaç sahiplerine,giysi,yakacak, ilaç taşıyorsan ,kalem kitap taşıyorsan,tarladaki üyene, soğuk bir su ikram ediyor isen budur sendikacılık. Üyenin hakkını koltugundan olabilme pahasına gür sesinle sahipleniyorsan budur sendikacılık.Seçimden ,seçime üyelerinin yüzünü gören,seçim bittikten sonra üyesini hatırlamakta zorlanan bir sendika başkanı bir yönetimi her zaman için yenilmeye mahkumdur.
Arkasına takılmayacak,
Sendikacılık ile ilgili ülkemizde,dünyada binlerce kitap, on binlerce makale yazılmış durumda. Açıp bunları okuyup öğrenmek ,sendikalı üyelerin sorumlulugu olmalıdır diye düşünüyorum. Hakları masa başında yenildiği halde sesi çıkmayan, sendika üyeleri özellikle okumalıdır.Okuyacak ki yöneticisi kendisini,haklarını savunmuyorsa o yöneticiyi al aşağı yapmasını bilecek, o yöneticinin arkasına takılmayacak.
Sendikalar, çalışanına hakça,eşitlik gözüyle,adil ve hakkaniyet duygusuyla hakkını koruyan kollayan,liyakat ölçüsünde ayrım yapmaksızın merhamet ve vicdan duygularıyla bakan ,üyesini satmayan, makamından egosunu tatmin kılmayan, sendikasını etiket basamaklarıyla ,siyasette kullanmayan, sendikalara, yöneticilerine başarılar dilerken,teşekkür ederken, umarım eksikliği ve negatifliği olan sendikalarımızda bir an önce iyi sendikaları örnek alırlar.Ülkemizde geçmişte yakın zamanda yaşamını kaybeden tüm emekçilere,çalışanlara Allah'tan rahmet dilerim.
Gökhan İLHAN/İzmir
Sosyal Bilimci-Araştırmacı-Yazar
Yorum Yazın