KONUK; DİREKSİYONU DEVREDİYOR, KOLTUKTAKİ YERİME GEÇİYORUM. DİREKSİYONDAKİNİN DÜZGÜN KULLANIP KULLANMADIĞINI KONTROL ETMEK HEPİMİZİN GÖREVİ ÇÜNKÜ HEPİMİZ BU ARABADAYIZKONUK; 22 YIL BOYUNCA KONYA’NIN KÖYLERİNDE HAYATA GERİDE BAŞLAYANLARI ÖNDEKİLERE YETİŞTİRMEK İÇİN ÇALIŞTIM.
Konya Pancar Ekicileri Kooperatifi 69. Seçimli Olağan Genel Kurulu, Konya Şeker Merkez Kampüsünde yapıldı. PANKOBİRLİK Genel Başkanı Recep Konuk’un aday olmadığı ve 5 adayın seçimlerde yarıştığı genel kurula üreticiler yoğun ilgi gösterirken, genel kurulda oda başkanları ve STK’lardan da çok sayıda temsilci yer aldı. Başkan Konuk ile adayların yan yana salona girdiği genel kurulda, adayların yaptığı ortak protokol çerçevesinde uzlaşma ile Divan Kurulu oluşturulurken, yine adayların ortak kararıyla adaylar salonda konuşma yapmadı. Divan Kurulu’nun oluşturulmasından sonra başlayan Genel Kurul’da Yönetim ve Denetim Kurullarının ibrasından sonra, üreticilere seslenen PANKOBİRLİK Genel Başkanı Recep Konuk “Fabrikalar kuracağız, çikolata bisküvi üreteceğiz deyince insanlar ‘deli misiniz?’ dediler. Sermayemiz zayıftı, biriktirdik, tesisler yaptık. Bilmiyorduk öğrendik. Ticaretin kaygan zemininde ayağa kalkmayı ve yürümeyi sonrada koşmayı öğrendik. Biz ilerledikçe yolumuza döşenen çivilere basmamak için kabiliyetlerimizi geliştirdik. Önce iç pazarda vitrine çıktık, sonra dünya pazarlarına açıldık. Biz başarıya mahkûm bir şirketiz. Görevi devralacak arkadaşlarım da eminim bu yoldan dönmeyecek. Niçin başarıya mahkûmuz? Bu toprakların çocukları için. İki çocuk aynı gün doğuyor. Biri Konya’nın bir köyünde diğeri Hollanda’nın bir köyünde. İkisinin de anası babası pancar üreticisi. İkisinin de doğuştan zihni melekeleri aynı, kabiliyetleri eşit. Ama biri kişi başı yıllık geliri 3-4.000 dolar olan bir ailenin çocuğu olarak doğuyor diğeri 45-50 bin dolar olan bir ailenin çocuğu olarak doğuyor. Konya’nın bir köyünde doğan o çocuğun karşı karşıya kaldığı eşitsizlik sadece sınırlarımızın ötesiyle de sınırlı değil. Bu ülkenin şehirlerinde İstanbul, İzmir hatta Konya’da doğan çocuklara karşı da hayata eşit şartlarda başlamıyor. 22 yıl boyunca benim bir tane amacım oldu o da; bu hayata geriden başlayanları öndekilere yetiştirmeye çalışmak. Konya’nın köylerinde doğan çocukların şehirlerdeki akranlarıyla aynı ekonomik imkânlara kavuşması için çalıştım. Konya Şeker bir eşiği artık atladı. O pazara girdiğimiz dönemde önümüze çekilmek istenen setler yıkıldı. Biz bir kapı araladık ve o kapıdan girip daha önce adım atamadığımız market raflarını, pazarları fethetmeye başladık. Karşımızda mevzi tutanların mevzileri şimdi bizim elimizde. Artık buradan geriye dönüş yok.”
Konya Pancar Ekicileri Kooperatifi 69. Seçimli Olağan Genel Kurulu Konya Şeker Merkez Kampüsünde yapıldı. PANKOBİRLİK Genel Başkanı Recep Konuk’un aday olmadığı ve 5 adayın seçimlerde yarıştığı genel kurula üreticiler yoğun ilgi gösterirken, genel kurulda oda başkanları ve STK’lardan da çok sayıda temsilci yer aldı. Başkan Konuk ile adayların yan yana salona girdiği genel kurulda adayların yaptığı ortak protokol çerçevesinde uzlaşma ile Divan Kurulu oluşturulurken, yine adayların ortak kararıyla adaylar salonda konuşma yapmadı. Divan Kurulu’nun oluşturulması ile başlayan Genel Kurul’da Yönetim ve Denetim Kurullarının ibrasından sonra, üreticilere seslenen PANKOBİRLİK Genel Başkanı Recep Konuk, genel kurulun ve nöbet değişiminin kurum ve üreticiler için hayırlara vesile olması dileğiyle başladığı konuşmasında “bugün oylarımızı kullanacağız yarın kazananın arkasında hepimiz bir olacağız, birlik olacağız ki bayrağı taşıyacak arkadaşımız yoklukla, yoksullukla mücadelemizde daha güçlü olabilsin, daha çok üretme ve üreterek zenginleşme yarışımızda bayrağı daha şevkle taşıyabilsin. Ben bunun ne kadar kıymetli olduğunu biliyorum. Bu 22 yıl boyunca arkamda sizin dağ gibi gücünüz olmasaydı, cesaretimize cesaret katan desteğiniz olmasaydı bu 45 tesis de, Torku gibi bir marka da olmazdı. 22 yıl nasıl aramıza ayrılığı gayrılığı sokmayıp, yani duvarda çatlak açılmasına ve o çatlaktan nifak zehrinin evimize girmesine müsaade etmediysek yarında yeni seçilecek arkadaşımızın arkasında duvar gibi duracağız ki elimizdekileri muhafaza edip üstüne yenilerini ekleyebilelim” dedi.
22 yılı Konya Pancar Ekicileri Kooperatifi Başkanlığı, 3 yılı da Belediye Başkanlığı döneminde Çumra Şeker Projesi olmak üzere çeyrek asırdır, kurumun ve pancar üreticisinin işini büyütmek için mesai verdiğini, gece gündüz çalıştığını söyleyen Başkan Konuk, konargöçer bir ailenin çocuğunun okul yıllarındaki at çiftliği kurma hayalinin olduğunu, bu hayale öğretmenin gerçekçi bulmayarak sıfır verdiğini, ancak ne çocuğun projesinden ne de öğretmenin notundan vazgeçmediğini, yıllar sonra gerçekleşen o hayal sayesinde mezun olduğu okuldan sonraki nesillerin o at çiftliğinden istifade ettiğini anlatarak “Bizim de hayalimize kırmızı kalemle kocaman bir kırmızı çizgi çektiler. O parlak hayali karartmaya çalıştılar. Sadece o dönemin kooperatif yönetimi değil, bu projeye finansman bulmak için gittiğimiz bankacılar da kırmızı kalemle olmaz yazdılar. Onlar tavrını değiştirmedi ben de çiftçinin işini büyütecek hayalimden vazgeçmedim. Sonuç, kredi vermediler, kaynak oluşturmayı öğrendik. Eski fabrikayı rehabilite ettik, küspe ve melasta kalan şekeri almayı başardık, enerjiden, işçilikten tasarruf ettik, kendi kaynağımızı toparladık. O fabrikanın temelini attık, bitirdik. Yapmıyoruz diyenler, Konya Şeker’in 1999’daki bilançosuna bakıp, kredi notunuz sıfır bu projeyi yapamazsınız diyenler hayalimizin Konya Ovasında vücut bulmasını ancak ve ancak 4-5 sene geciktirebildiler, o kadar.
Fabrikalar kuracağız, çikolata bisküvi üreteceğiz deyince insanlar deli misiniz dediler. Sermayemiz zayıftı, biriktirdik, tesisler yaptık. Bilmiyorduk öğrendik. Ticaretin kaygan zemininde ayağa kalkmayı ve yürümeyi sonrada koşmayı öğrendik. Biz ilerledikçe yolumuza döşenen çivilere basmamak için kabiliyetlerimizi geliştirdik. Önce iç pazarda vitrine çıktık, sonra dünya pazarlarına açıldık. Biz başarıya mahkûm bir şirketiz. Görevi devralacak arkadaşlarım da eminim bu yoldan dönmeyecek.
Niçin başarıya mahkûmuz? Bu toprakların çocukları için. İki çocuk aynı gün doğuyor. Biri Konya’nın bir köyünde diğeri Hollanda’nın, Almanya’nın, Belçika’nın bir köyünde. İkisinin de doğumdaki boyu kilosu aynı. İkisinin de anası babası pancar üreticisi. İkisinin de doğuştan zihni melekeleri aynı, kabiliyetleri eşit. Ama biri kişi başı yıllık geliri 3-4.000 dolar olan bir ailenin çocuğu olarak doğuyor diğeri 45-50 bin dolar olan bir ailenin çocuğu olarak doğuyor. Konya’nın bir köyünde doğan o çocuğun karşı karşıya kaldığı eşitsizlik sadece sınırlarımızın ötesiyle de sınırlı değil. Bu ülkenin şehirlerinde İstanbul, İzmir hatta Konya’da doğan çocuklara karşı da hayat eşit şartlarda başlamıyor.
22 yıl boyunca benim bir tane amacım oldu o da, bu hayata geriden başlayanları öndekilere yetiştirmeye çalışmak. Konya’nın köylerinde doğan çocukların şehirlerdeki akranlarıyla aynı ekonomik imkânlara kavuşması için çalıştım.
Konya Şeker bir eşiği artık atladı. O pazara girdiğimiz dönemde önümüze çekilmek istenen setler yıkıldı. Biz bir kapı araladık ve o kapıdan girip daha önce adım atamadığımız market raflarını, pazarları fethetmeye başladık. Karşımızda mevzi tutanların mevzileri şimdi bizim elimizde. Artık buradan geriye dönüş yok.
Tarık Bin Ziyad, 19 Temmuz 711’de, 12.000 kişilik ordusuyla İspanya’ya geçer. İslam’ın bayrağını dikmek için. Askerlerini indirdikten sonra, bütün gemileri ateşe verip yaktırır. Bu arada İspanya Kralı Rodric’in 100.000 kişilik ordusuyla üzerine geldiğinin haberini alır. Askerlerine şu tarihi sözü söyler: “Arkanızda düşman gibi deniz, önünüzde deniz gibi düşman. Düşmanın silahı, teçhizatı, erzakı boldur. Sizin silah olarak ancak kılıçlarınız, erzak olarak da düşmanın elindeki sahip olabilecekleriniz var.” Sonuç, O 12.000 kişi deniz gibi düşmanı mevzilerinden söküp attı ve Endülüs Emevî Devleti’ni kurdu.
Biz de çiftçinin ürününü bir marka altında pazara sokarken gemileri yaktık. Bizim elimizde de silah olarak üretmek için kullandığımız çapa, kürek, kazma, pulluktan başka bir şey yoktu, kasalarımızda ya da bankada deste deste dizilmiş paramız yani erzakımız yoktu. O erzaka yani ekonomik güce kazma ile kürek ile işleyip alın teri ile sulayıp ürettiklerimizi kendimiz işleyerek ulaşabilirdik. Biz de onu yaptık. Artık geri dönüş yok. Biz de kendi ekonomik hâkimiyet alanımızı kurduk. Elimizde yabancı memleketlerde taklitleri üretilen bir marka ve yüzlerce ürün çeşidi var. Rakiplerimizin ayağına basa basa kendimize yer açtık. Şimdilik geriye çekildiler, kabullendiler. Bükemedikleri bileğin ucundaki eli sıktılar. Ancak kimse unutmasın ki, özellikle emaneti devralacak arkadaşlarım unutmasın ki gözleri hala ellerinden aldığımız mevzilerdedir.
Bir markayı rafa çıkarmak zordur. Çok mücadele vermeniz gerekir. Biz gençliğimizde bazı ülke başkentlerini söyleyip Türkün Bayrağını dikeceğiz diye slogan atardık. Şimdi tecrübelendik anladık ki, günümüzde bayrak rafa çıkarılan ürünle dikiliyor. İş onu raftan indirmemekte. İndirmeyeceğiz.
Sorumluluk yarından itibaren emaneti devralan arkadaşlarımızdadır. 22 yılın tecrübesiyle kendilerine bir tavsiyede bulunuyorum, kararlarınızı güne göre değil kurumun gittiği yöne göre verin. Unutmayın bugün vereceğiniz bir kararla günü kurtarabilirsiniz ama yarın neler kaybedebileceğimizi kaybedilenlerin faturası karşımıza çıkınca anlarsınız. Suyun sizi sürüklemesine müsaade etmeyin, elinizi dümenden çekmeyin ki suda gideceğiniz yönü siz belirleyin. Dümene bu kurumun dışından yapılacak müdahalelere izin vermeyin ki başkalarının istediği yere değil gitmemiz gereken yere gidebilelim” ifadelerini kullandı.
Bütün dünyada pandemi döneminde tahsilat sürelerinin uzadığı, ekonomik şartların zorlu olduğu, çok sayıda işletmenin kapandığı bir dönemde Konya Şeker’in tek kuruş vergi, SGK Primi Borcu olmadığını, üreticisine vakti geçmiş ürün bedeli ödemesinin bulunmadığını, kurumda maaş ödemelerinin tek gün gecikmediğini söyleyen ve finansal durum ile ilgili gerçeğe dayanmayan sözlerin söylenmesinin kurumun marka değerine zarar verdiği hatırlatmasında bulunan Konuk özetle şunları söyledi;
”99 yılında Konya Şeker'in bilançosundaki net rakam 427 milyon dolar borç gözüküyor. Borç harç derken doğruyu söyleyeceksiniz yanlış bilgi vermeyeceksiniz. Bu kadar emeği yok saymayacaksınız. Kim bir şey gizliyorsa edepsizlik yapıyordur bu millete ihanet ediyordur. Bu milletin yanında olmak, sağlam durmak, önce doğruyu söylemekle başlar. Yanlış bilgiler, yarın bu kurumun marka değerini aşağıya çeker. Yöneteceğiniz yerde sıkıntı yaşarsınız. Bu kurumun marka değerini kimse al aşağı etmemeli. Aklından bile geçirmemeli, eğer geçirirse, eğer buraya yanlış yaparsa, ben evet direksiyonu size devredeceğim. Bunda bir sorun yok ama bende o arabada olacağım, o arabanın bir koltuğunda oturuyor olacağım. Eğer yanlış yapılırsa bu milleti tekrar davet eder, bu yanlışın önüne geçeriz.
Çumra Şeker'in sabit kıymet yatırım tutarı 1 Milyar 527 milyon TL yani yatırım yapıldığı yıl ki döviz kuru ile 794 milyon dolardır. Aynı yatırımın bugünkü döviz kuru ile bedeli ise 13 Milyar 547 Milyon TL’dir. 99 yılında grubun toplam cirosu 49 milyon TL, 2020 yılında ciro 250 katına çıkarak 12 milyar 300 milyon TL'ye ulaşmıştır. Peki, 2021 yılı sonunda ise ciro 16 milyar 500 milyon TL olarak gerçekleşecektir. 1999 yılında 1487 kişiye istihdam sağlanırken bugün bu rakam on katına çıkarak 14 bin 500 olmuştur. Bu sayede Anadolu’nun çocukları ağaların kapılarında değil, kendi işlerinde çalışıyorlar. 1999 yılında 142 bin metre kare kapalı alana sahip olan şirket 2021 yılı itibariyle 1 milyon 214 bin metre karelik alanda faaliyet gösterir hale gelmiştir.
2 yıl önce yapılan araştırmada Torku markasının değeri 722 milyon dolar çıkmıştır yani sadece T-O-R-K-U harflerinin değeri 722 milyon dolar. Dün sadece çuval şeker satabilen kurum bugün bini aşkın ürünle raflarda temsil ediliyor. 1999 yılında hiç ihracatımız yoktu bugün ise 100'e yakın ülkeye 105 milyon dolar ihracat yapıyoruz. Bugün Torku sadece Türkiye'de değil dünyada marka olma yolunda. İnşallah o zirveye de çıkacağız ve burayı çiftçiler olarak dünyanın 5 büyük gıda firmasından biri yapacağız. O batıyor dedikleri termik santraller 2020 yılında 6 ay kapalı olmasına rağmen 741 milyon TL EBİTDA üretmiştir.
Kooperatife gelirsek 1997 yılında borcu 681 bin TL, yani 5,5 milyon dolar, 98 yılında 3,5 milyon dolar, 99 ise 4,3 milyon dolar. Aynı kooperatifin 1999 yılı cirosu 1,6 milyon TL iken 2020 yılında 360 katına çıkarak 574 milyon TL'ye ulaşmıştır. 2021 yılı cirosu ise 810 milyon TL olarak gerçekleşecektir. 1999 yılında 9 olan mağaza sayısı bugün 27 mağazaya çıkmıştır. Herkes sabahleyin evinden arazisinden mal yükler gibi, gübresini, ilacını alıyor ve işine gidiyor. 1999 yılında 33 olan personel sayısı 2021 yılında 84'e çıkmıştır. Üreticiye sağladığı finans desteği 1999 yılında 1 milyon 650 bin TL iken 2021 yılında 482 milyon TL'ye ulaşmıştır. 1 milyon nerede 482 milyon TL nerede. Nereden, nereye gelmiş? 1999 yılında 904 ton gübre ve 5 bin ton yem satan kooperatif 2021 yılında 124 bin ton gübre ve 69 bin tonda yem satmıştır. Yani yaklaşık 1 ton gübre satışını 124 bin tona çıkarmış, tabi doğal olarak gübreciler kızacaktır bana ve kuruma. Çiftçinin hakkını kimselere sömürtmeyeceğiz önceden sömürtmediğimiz gibi.
Gelelim borç konusuna, ben devraldığım zaman şu kadar borç var hiç demedim sadece malınızı büyüttüm. Çağımızın gereği borçlanacaksınız, borçlarınızı da ödeyerek büyüyeceksiniz. Küspenin içine şeker kaçtığını iddia edenler var hatırlarsanız bu küspeler buradan aslıma dökülüyordu, çöpe döküyordu. Ama ne oldu bugün 2 tane fabrika var küspe yere düşmüyor. İyi olmadı mı küspenin parasını cebimize koymuyoruz sonuçta çiftçi kullanıyor. Dağıtımında problem olabilir güzel öneriler var bunlar değerlendirilir ve yapılır. Ama önemli olan malı değerlendirmek, değerli kılmak. Mal değerlenince nasıl dağıtılacağının önemi çıkıyor.
Bana verilen 10 dönüm çorak tarlayı işledim geliştirdim değerli hale getirip 100 dönüme çıkardım. Bu 100 dönüm tarlanın da 30 dönüm tarla borcu var. İster 30 dönümü satın, isterseniz 30 dönümü ödeyin üzerine yeni bir 30 dönüm daha koyun sizin bileceğiniz iş. Ama marifet o 30 dönümü satmakta değil, onu ödeyip üzerine yeni 30 dönümler koymak. Bu borç satarak savarak değil, kuruma sahip çıkarak ödenir.
2017 yılında bırakacağımı açıkladığımda da türlü türlü dedikodu ürettiler. Yok, Amerika'ya kaçtı, yok şirket battı, yok maaşları ödeyemiyorlar bir davet oldu devam ettik 4 senedir buradayız. Ne oldu ödenemeyen borç mu var, maaş mı? Bu tür fitne ve fesadı aranıza sokmayın, sokarsanız bu kurumlara yazık olur. İlmek ilmek gece gündüz çalışarak dokuduk bu kurumları. O kadar çok cephede savaştık ki, o raflara girmek kolay değildi, oralarda yer almak kolay değil. Eğer sizin malınız İzmir'in Kordonunda İstanbul'un boğazında Hakkâri’nin dağında satılıyorsa bu hepimizin gururudur.
Gençliğimiz de çok bağırdık, Türk’ün şanlı bayrağını Moskova'ya dikeceğiz diye. Biz büyüdük belli yaşlara geldik, sonradan anladık ki o bayrağı Moskova'ya dikmenin adı Torku'yu Moskova'da ki markete sokmaktır. Çok şükür bunu başardık. Şimdi niye aday değilim? Bu kurum benim evladım gibi oldu. Benim 3 tane çocuğum var, dördüncü çocuğum da burasıdır. Çok zaman ayırdım buraya 22 yılımı gece-gündüz burada geçirdim. Buraya ben her şeyimi verdim. Çok şükür bir ceketle geldim, kafamda hayallerim vardı gerçekleştirdim bugün de ceketimi alıp çıkacağım. Ama burası baki kalmalı. Nasıl kalacak? Benim yokluğumda benle çok özdeşleşen bu kurum nasıl gidecek bakalım. Benim yokluğumda da bu kurum benim çizdiğim yolda devam etmeli. Kim seçilirse seçilsin bu böyle olmalı, etmezse zaten müdahil oluruz.
Bugün Konya Şeker 4,8 milyar dolar yatırım yapmış, 1,6 milyar dolar borcu var, 3,2 milyar dolarını ödemiş. Diyorlar ki dolar yükselmiş sizin borcunuz artmış. Bizim yatırdığımız 3,2 milyar dolar yerinde mi saydı oda yükseldi. Borcu büyütüyorlar aldığımızı yatırdığımızı küçültüyorlar. Burada hangi niyeti arayalım biz? Dün 1 kalem ürün alan fabrika bugün 36 kalem ürün almış ve bunun karşılığında bugüne kadar 7,5 milyar dolar çiftçiye ödeme yapmışız. Çiftçi bugün çok daha iyi bir durumda.
Elma bahçesini kurdunuz ilk 1-2 yılda verim isterseniz alamazsınız 3-4 yılda hesap yaparsanız zarar gözükür. Elma ağacı 6’ncı 7’nci yılında meyveye durur hesabınızı buna göre yapmalısınız. Bugün şeker üretimi zarar ediyor, bunun sebebi pancarın kötü olması değil ya da fabrikanın verimsiz olması değil. Bunun sebebi girdi maliyetlerinin çok artıp o oranda şekere zam gelmemesi. Dün karşı çıkılan, burayı batırır denilen etanol bugün matbaa gibi, darphane gibi çalışıyor. Bugün o çok eleştirilen elektrik santralleri dünyada elektrik fiyatlarına gelen yüzde 300-400'lük zamlarla inşallah onlarda önümüzdeki günlerde darphane gibi çalışacak ve şeker sektöründe sıkışmışlığı oradan gelecek paralarla aşacağız. Yumurtaları ne kadar ayrı ayrı sepetlere koyarsanız riskiniz azalır. Yani pancardan zarar ettiğin zaman santralden karşılarsınız. Amacım kimseyi yermek değil bütün adaylar kıymetlidir ama doğruları da bilmek lazım.”
Başkan Konuk’un konuşmasını tamamlamasının ardından Özkan Taşpınar, Ramazan Erkoyuncu, Yusuf Erdem, Alişan Taşpınar ve Mehmet Öğdüm’ün Başkan adayı olarak yarıştığı genel kurulda seçimlere geçildi. Gizli oy ve açık sayım usulüyle yapılan seçimlerde oy verme işlemi saat 17.00’a kadar sürecek. Seçimlerde sonuçların ise geç saatlerde alınması bekleniyor.
Yorum Yazın