SOMA’YI ve SÖMÜRÜ DÜZENİNİ ANLATTI
EKONOMİ0
Türkiye’nin çeşitli illerinde yapılması planlanan CHP Gençlik Kolları İşçi Çalıştaylarının ilki Pazar günü Muğla’da gerçekleştirildi. Disk ve Türk-İş’in de davet edildiği çalıştayda CHP adına Manisa Milletvekili ve Parti Meclisi üyesi Özgür Özel görevlendirildi.
///
Pazar günü CHP Gençlik Kolları tarafından organize edilen ve önümüzdeki süreçte diğer illerde de yapılması planlanan İşçi Çalıştay’ının ilki Muğla’da yapıldı. Gençlik Kolları Genel Başkanı, Gençlik Kolları MYK’sı ve Ege bölgesindeki gençlik kollarından yaklaşık 600 kişinin katıldığı çalıştaydan sonra bir de sonuç bildirgesi hazırlandı. Maden-İş Yatağan Şube Başkanı Süleyman Girgin’in de katıldığı çalıştayda CHP’li Özgür Özel bir konuşma yaptı.
CHP’li Özgür Özel, çalıştayın öncesinde Yatağan termik Santralinin önünde 392 gündür direnen işçilerin direniş çadırını ziyaret etti, ardından çalıştayın yapıldığı Konakaltı İskender Alper Kültür Merkezine geçti. Özgür Özel yaptığı konuşmasında, özelleştirme politikalarına, taşeronlaşmaya, işçi örgütlülüğüne değinerek Soma’dan canlı örneklerle katılımcıları bilgilendirdi. CHP’li Özel yaptığı konuşmasında;
TÜRKİYE UCUZ EMEK CENNETİ HALİNE GELDİ
“Bugün Türkiye’de herkesin, hatta zaman zaman sıkıştıklarında Bakanların bile “bir kölelik düzeni” olarak nitelendirdikleri taşeronlaşma yüzünden çok sayıda işçi mağdur oldu. Son 12 yılda, özellikle devletin her alanda üretimde olmaması gerektiği bahane edilerek, en kritik kurumlar özelleştirme politikaları ile yandaşlara, özel sermayenin kar hırsına açıldı. Bu politikaların sonucunda emek sömürüsü, güvencesiz çalışma, esnek çalışma gibi sonuçlar ortaya çıkarken, bir taraftan da iş kazaları ve iş cinayetleri giderek arttı. Aynı zamanda işçilerin örgütlenmesi yani sendikal özgürlükler alanında da büyük bir daralma yaşadı ve örgütlenme özgürlüğü ciddi şekilde tehdit edilir oldu. Soma’da Türkiye tarihinin en büyük, dünya tarihinin ise sayılı iş cinayetlerinden birinde, tanıklık ettiklerimiz üzerinden, bugün özelleştirme politikalarını, taşeronlaşmayı ve bunların sendikal hayata nasıl etki ettiğini bugün konuşacağız. Ancak şunu bir kez daha vurgulamak isterim ki; AKP son 12 yılda Türkiye’yi bir ucuz emek cenneti haline getirdi. İşçinin alınterini daha çok sömüren uygulama ve politikalara imza atttı. Özellikle kamu personeli eliyle çözülmesi gereken işlerde kendi partisine üyelik şartı koşarak taşeron aracılığıyla eleman taşımaya başladı ve kamu eliyle görülen hizmetlere siyasi müdahale gerçekleştirdi. Örneğin sağlık alanındaki rakamlara baktığımızda 20 bin olan taşeron sayısı şimdi 160 bine çıktı. AKP döneminde kamuda toplam taşeron sayısı ise 11 kat arttı.” dedi.
AKP'YE ÜYE OLMAYANLARI TAŞERON İŞÇİ BİLE YAPMIYORLAR
Özel, AKP Hükümetinin işçilerin çalışma yaşamını zorlaştırdığını, getirdiği yeni uygulamalarla çalışanları köleleştirdiğini belirtti. Özel; “AKP’ye üye olmayanlar artık kamu kurumlarında taşeron işçi bile olamamaktadırlar. Hükümet sadece Soma’da yaptıklarıyla bile İşçilere ve patronlara yaklaşımını net bir şekilde ortaya koymuştur. “ dedi.
Çalışma rejimini, taşeronlaşmayı ve özelleştirme politikalarını eleştiren CHP’li Özgür Özel Soma’dan örnekler vererek konuşmasına şöyle devam etti:
“Örneğin, özelleştirme öncesi Soma’da 30 yılda 1 kaza varken, özelleştirme sonrası ölümlerin önüne geçilemez hale geldi. En son 13 Mayıs faciasında 301 canımız feda edildi. Bir başka husus ise, eğer bu madenleri Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) işletiyor olsa idi işçilerimizin 3000 liraya yakın maaşları olacak ve haftada iki gün de tatilleri olacaktı. Şimdi ise Soma’da ve diğer illerimizde madencilerimizin emekleri 1000 liraya 1100 liraya adeta sömürülüyor. Nitekim özel şirketler daha fazla kar hırsı ile üretim yapıyor. Kar elde etmek için işçinin sağlığından ve can güvenliğinden kısıyor. Kömürün tonu başına 1 dolarlık bir yatırımla dünyanın en güvenli sistemlerini kurabilecekken, 1 dolar daha fazla kazanmak için işçinin canı hiçe sayılıyor. Üretim baskısı işçileri ölüme yolluyor. Her fırsatta anlatıyorum. Soma’daki hadi hadi sistemi, işçiye “hadi daha fazla kömür” baskısı işte bu özelleştirmenin, kar hırsının bir sonucudur.” dedi.
AKP döneminde sendikalı işçi sayısının ciddi şekilde azaldığını aktaran Özgür Özel, siyaset, sermaye ve sendika ilişkisinin sonuçlarını ise şöyle anlattı:
SİYASET-SENDİKA-SERMAYE KARA DELİĞİ 301 CANIMIZI YUTTU
“Soma’dan sonra üzerinde ısrarla durduğumuz 3 tane “S” var. Nedir bunlar? Siyaset, sendika ve sermaye! Bu 3S, bu kara delik 301 canımızı yuttu. Şimdi bu kara delik, mitinglere madenci götürmekten, Soma’da Genel Müdür eşinin AKP’den Belediye Meclis üyesi seçilmesine ve seçimlerin Soma AŞ tarafından finanse edildiği duyumlarına kadar birçok şey de karşımıza çıkıyor. Özellikle böyle bir yapılanma içinde siyaset sermaye ilişkisi neyi doğuruyor? Örneğin oraya denetime giden müfettiş madenle ilgili kötü bir şey yazamıyor. Öyle ki, Bakan Taner Yıldız’ın Ramazan Doğru’yla üç saat işçileri aç bırakarak gelip iftar yaptığı ve sonra da Türkiye’nin en güvenilir ocağı dediği maden burası. Bakan, Ramazan ayına Ramazan Doğru ile giriyor, her fırsatta bu şirketle övünüyor ve artık kimse burayla ilgili kötü bir şey diyemez oluyor.”
YANDAŞ SENDİKALAR YARATILDI
“Sermayenin sendika ile ilişkisinde ise patronlar listeleri zorla kendileri belirliyor ve sarı sendikalar, yandaş sendikalar yaratılıyor. Onlar da iş güvenliği içini elini kıpırdatmıyor. Bizim ilk zamanlarda 3S olarak tanımladığımız siyaset sermaye, sendika ilişki yumağı her geçen gün çeşitleniyor, yeni “S”ler ekleniyor. Örneğin, Soma Spor Kulübü. Bu kulüp de madenin kontrolünde. İşçilerin maaşlarından bu kulüp için para kesiliyor. Bir diğer “S” ise Sosyal Hayat. Soma’da Sosyal Dayanışma Derneği için işçilerin maaşlarından yine zorla paralar kesiliyor, çoğu bilmiyor bile bu paranın kesildiğini ve buraya AKP’li Belediye Meclis üyesi ve Ramazan Doğru’nun eşi Melike Doğru’nun adı veriliyor. Bir diğer “S” ise, savcılık. Eylül ayında bilirkişi raporunun aslında teslim edildiğini ortaya koyduk ve konuyla ilgili bir basın açıklaması yaptım.17 Eylül günü verdiğimiz soru önergesi ve basın açıklamasının ardından ertesi gün, bilirkişi raporu soruşturma dosyasına sevk edildi. Oysa bu rapor 25 Temmuz tarihinde yazılmış ve 5 Eylül tarihinde teslim edilmişti. Bilirkişi heyetinin büyük bir titizlikle çalıştığı bu raporun önce Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonrasına bırakıldığı, ardından da üzerinde değişiklik yapılmasının talep edildiğini söyledik. Ancak bilirkişi heyeti talep edilen bu ciddi değişiklikleri yapmadan raporunu teslim etti. Ama adeta bu rapor bitmiş olmasına rağmen haftalarca sumen altı edildi. Şimdi ise iddianamenin yazılması bekleniyor ancak Soma’da her geçen gün yeni gelişmeler yaşanıyor. İşçiler ya ölüm ya da işsizlik seçeneği ile çaresiz bırakılıyor. Oysa olması gereken buraların yeniden devletin kontrolünde olması. Yeniden işçilere bu güvencenin verilmesi gerekiyor.” dedi.
“TÜM CHP’LİLER ADINA TÜRKİYE İŞÇİ SINIFINI SELAMLIYORUM”
CHP’li Özgür Özel konuşmasının başında çalıştaya katılan bir madencinin elini kaldırarak “madenci kardeşimizin şahsında, gençlik kollarımız, kadın kollarımız, milletvekillerimiz, Parti Meclisi üyelerimiz, Genel Başkan Yardımcılarımız ve Genel Başkanımız da dahil olmak üzere tüm CHP’liler adına Türkiye işçi sınıfını selamlıyorum” dedi. Özel’in bu sözleri üzerine çalıştaya katılan gençler madenciyi ayakta alkışladı.
13 MADDELİK SONUÇ BİLDİRGESİ
Çalıştayın ardından 13 maddelik bir sonuç bildirgesi hazırlandı ve işçilerin sömürüye karşı mücadelesinin ise işçinin örgütlenmesinden geçtiği vurgulandı
CHP Gençlik Kolları olarak düzenlediğimiz “taşeronlaşmaya ve özelleştirmeye gençlik meydan okuyor” başlıklı Genç İşçi Kurultay'ını tamamlamış bulunuyoruz. Kurultayımıza katılma davetimizi geri çevirmeyerek buraya gelen ve değerli fikirleri ile kurultayımızı zenginleştiren Maden-İş Yatağan Şube Başkanı Sayın Süleyman Girgin'e, CHP Manisa Milletvekilimiz Özgür Özel'e ve Disk Araştırma Dairesi Müdürü Dr. Serkan Öngel'e, Soma Maden Ocağı ve Yatağan Termik Santrali işçilerine, kurultayın gerçekleştirilmesi konusunda katkılarını bizden esirgemeyen Genel Merkezimize teşekkür ederiz.
“Alınterinin namusu kurtulsun diye gençlik işçi sınıfının yanında” şiarı ile yola çıkarak gerçekleştirdiğimiz bu kurultayın işçi sınıfının kurtuluş mücadelesine katkı sağladığı düşüncesindeyiz. Bu düşünceyle yola çıkan kurultayımız;
1) AKP hükümetleri tarafından emeğin kazanılmış haklarına, toplumsal ve doğal kaynaklarımıza benzeri görülmemiş bir saldırı yürüttüğünü tespit etmektedir.
2) Özelleştirme politikaları ile Türkiye ekonomisinin temel direği olan kurumlar, hepimize ait olan ve bizden önceki nesillerin emeği ile yaratılmış değerlerin, bir furya halinde elden çıkartılmasını kabul edilemez bulmaktadır.
3) AKP iktidarları döneminde yok pahasına elden çıkartılan, arazi fiyatına satılan fabrikaların, refinerilerin, gemilerin, barajların, enerji dağıtım hizmetlerinin, santrallerin, hazine arazilerinin, kamu kurumlarına ait olan gayrimenkullerin bedeli son derece yüksek olmuştur. Ancak AKP hükümeti kamu kaynaklarını yağmalayarak elde ettiği 50 milyar 500 milyon dolarlık özelleştirme geliri ile övünmektedir. Önceleri IMF direktifleri ile elde ne varsa satmaya odaklanan bu siyasal iktidar sonrasıda canhıraş bir biçimde bu kaynakları elden çıkatma gayretine girmiştir. Kurultayımız AKP hükümetlerinin kendilerinden önceki hükümetlerce gerçekleştirilen toplam özelleştirmelerden yaklaşık 6 kat daha fazla özelleştirme gerçekleştirdiğini tespit ederek bu durumu AKP hükümetinin yağmacı karakterinin somut göstergesi olarak görmekte ve özelleştirme politikalarının karşısında durmayı bir görev olarak görmektedir.
4) AKP hükümeti özelleştirme politikaları açısından yeni bir rekor kırma amacındadır. Elektrik üretim santralları, şeker fabrikaları, otoyol ve köprüler, bazı limanlar, Erzurum Kış Olimpiyatları Tesisleri, Halk Sigorta, Halk Emeklilik, Türksat’a ait Kablo-TV operasyonları, BOTAŞ’ın iletim hatları, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın özelleştirilmesi gündemde olanlardan başlıcalarıdır. Kurultayımız bu özelleştirmelere karşı işçi sınıfının mücadelesinin yanında olacağını buradan deklere etmektedir.
5) Taşeron çalıştırma AKP hükümetlerinin istihdam politikalarının merkezine oturmuştur. Başta kamu olmak üzere ttüm alanlarda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'in “kölelik gibi bir şey dediği” taşeron çalıma hızla yaygınlaşmaktadır. Sürekli bir gelir ve iş güvencesi olmadığı, kadrolu iş bulma olanaklarının daraldığı bir süreç yaşanmaktadır. Kurultayımız sömürüyü derinleştirme amacıyla gündeme gelen ve çalışma hayatının içinde kötü huylu bir ur gibi yayılan taşeron çalışmanın yasaklanmasını bir gereklilik olarak görmekte bu çerçevede tüm işçilerin kadrolu olarak çalıştırılması amacıyla kadrolu-taşeron tüm işçileri ortak bir mücadeleye davet eder.
6) Türkiye'de haftalık çalışma süreleri AB ortalamasından 10 saat fazladır. Yıllık ücretli izin hakkının en az olduğu ülkelerden biri konumundadır. İşçiler yoğun çalışma koşulları altında güvencesiz çalışma koşullarında,, iş kanunun bile uygulanmadığı işletmelerde çalışmaktadır. Kurultayımız işçilerin çalışma sürelerinin kısaltılması mücadelesini temel bir mücadele alanı olarak görmektedir.
7) Türkiye iş cinayetlerinin hızla yaygınlaştığı bir ülke konumundadır. Ortalama iş cinayetlerinde ölüm oranlarında AB ülkelerinin 6 katı oranlara sahiptir. Bunu bize kader diye sunan bir hükümetin bu cinayetlerle mücadele etmesini beklemek mümkün değildir. Bu nedenle kurultayımız işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında işçilerin haklarının korunması için mücadeleyi kendisine temel alır.
8) Esnek ve güvencesiz çalışma hızla yaygınlaşmaktadır. Dayılık sistemini kurumsallaştırma amacı taşıyan özel istihdam bürolarına geçici iş ilişkisi tanıma girişimi bir kez daha gündemdedir. Bu sistem işçilerin geçici çalışma biçimlerini kalıcılaştırma amacı taşımaktadır. Yine Türkiye işçi sınıfının en önemli kazanımlarından biri olan kıdem tazminatının fona devri yolu ile gasp edilmesi gündemdedir. Kurultayımız özel istihdam bürolarına geçici iş ilişkisi tanımayı amaçlayan, kıdem tazminatını fona devrederek gasp etmeyi amaçlayan düzenlemelere karşı mücadeleyi önemli bir görev olarak ele almaktadır.
9) Türkiye sendikal hak ihlallerinde dünya genelinde ilk 20 ülke arasında yer almaktadır. Kurultayımız işçilerin mücadele ve dayanışma örgütleri olan sendikaların örgütlenmesinin önündeki engellerin derhal kaldırılmasını savunmakta, işçilerin devletten ve sermayeden bağımsız mücadelesini selamlamaktadır.
10) Gençler emek piyasalarının en güvencesiz kesimlerini oluşturmaktadır. Gençlerin tecrübesizliği bir istismar ve sömürü aracı haline getirilmekte, eğitim süreçleri uzarken, elde edilen vasıf sürekli değersizleşmekte, gençler sürekli bir eğitim faaliyetinin maliyetini üstlenmek konumunda kalmaktadır. Kurultayımız gençlerin işgücü piyasalarına karşılaştıkları muameleyi ve eğitim süreçlerinde yaşanan haksızlıkları ciddiyetle ele almayı ve mücadele programının parçası kılmayı önemli bir sorumluluk olarak görmektedir.
11) Kadınlar bir yandan ev içi işlerde işgücü olarak çalışma hayatına dahil edilmeye çalışırken eğitimli kadınlara yönelik işgücü piyasalarındaki ayrımcılık artmaktadır. Kurultayımız işgücü piyasalarında kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığın karşısında yer almayı bir ilke olarak ele almaktadır.
12) Kurultayımız AKP hükümeti tarafından ülkemizin bölgesel bir savaşın ve iç savaşın içine sürüklendiğine dikkat çekmekte, savaşın kaybedenlerinin ve ölenlerinin her zaman yoksul emekçiler olduğunu hatırlatarak, işçilerin her türlü ayrımcılığa karşı ortak mücadelesini önemsediğini ve savaşa karşı kardeşlik mücadelesini yükseltmeyi bir görev olarak gördüğünü ifade etmektedir.
13) Kurultayımız çevrenin tahribatına karşı mücadeleyi işçi sınıfının yaşam alanlarını koruma mücadelesi olarak görmekte ve selamlamaktadır.
Tüm bu veriler ışığında kurultayımız işçilerin sömürüye karşı mücadelesini asli bir mücadele alanı olarak görmekte bunun yolunun işçilerin siyasallaşmasından ve örgütlenmesinden geçtiğini tespit etmektedir.
Bu amaçla kurulayımız işçi havzalarında ortak bir program etrafında mücadeleyi gündemine alır.
İlginizi Çekebilir