© Soma Haberi 2020

Ölmek İstemiyoruz

Manavgat’ta Gülfer Öte, Didim’de Sibel Aygan, Karabük’te Gülsiye Ortakçı, Afyon’da Satı Aktan, Adıyaman’da Zeliha Kılavuz, Kars’ta Sıla M.; Fatih’de vahşice katledilen Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner son bir hafta içinde erkekler tarafından öldürüldüler.  Van’da Rojin Kabaiş hala kayıp.  İ.A. isimli bir genç kadın İstanbul Beyoğlu’nda sokak ortasında iki erkeğin cinsel saldırısına uğradı. Ve kim bilir daha niceleri!

Her gün kadın cinayeti haberleriyle uyandığımız, erkek şiddetinin hayatın bir parçası gibi görüldüğü, şiddet faillerinin cezalandırılmadığı bir ülkede yaşıyoruz.

Bu artık bir  cinskırımdır. Bu cinskırıma neden olanlar, kadın erkek eşitliğine karşı çıkıp kadınları değersizleştirmeye çalışanlardır. 6284 sayılı kadına karşı şiddetle mücadele yasasını hedef haline getirerek saldıranlardır. Bir gece yarısı tek adam kararnamesi ile İstanbul Sözleşmesi’nden hukuksuz şekilde çıkanlardır. Medeni Kanun’a her fırsatta saldıranlardır. Nafaka hakkını tartışmaya açanlardır. “Küçüğün rızası”, “bir kereden bir şey olmaz” söylemlerini üretenlerdir. Kadınlara karşı şiddeti, kadınların çözmesi gereken bir sorun olarak görenlerdir. İktidardan muhalefete kadınların eşitlik mücadelesine gözlerini kapatanlardır. Sorumlular, istatistik tutulmadığı, mevcut olanların çarpıtıldığı, şikayetçi olunmadığı, kamuoyundan ve basından gizlendiği için gerçek sayısını bir türlü öğrenemediğimiz kadın cinayetlerini ve şüpheli kadın ölümlerini gözden kaçırmaya çalışanlardır!

Kadınların yüzde yetmişi çalışamıyor, çalışan her dört kadından biri asgari ücret dahi alamıyor. Çarşıda pazarda fiyatlar el yakarken, eve bırakılan üç kuruş parayla “evi çekip çevirmemiz” bekleniyor. Bakıyor, besliyor, hayat veriyoruz; çalışıyor, didiniyor, şefkat ve aşk veriyoruz ama payımıza yoksulluk ve şiddet düşüyor. Şiddet de yoksulluk da yaşamımızı boylu boyunca kaplıyor. Ailede, okulda, işyerinde, aşkta, özel ilişkilerimizde, her yerde “erkek şiddeti” nefesimizi kesiyor.

İş görüşmesinde plazadan atılan biziz, “kıskandım” diye sokak ortasında vurulan da. Tuzluğu uzatmadı diye, facebook hesabı açtı diye, tayt giydi diye dövülen, hakarete uğrayan biziz. Boşanmayı hala canımızla ödüyoruz. Geçen ay Menteşe’de Senem’in başına göz göre göre geldiği gibi… Ataerkil şiddet her yanımızda. 

Üstelik ataerkilliğe, erkek şiddetine ve kadın cinayetlerine karşı ses çıkaran, sokaklara dökülen kadınlar polis şiddetine maruz kalıyor, gözaltına alınıyor, soruşturmalara ve yargı tacizine maruz bırakılıyor. Menteşe’de Senem’in katledilmesinin ardından sokaklara dökülen ve “ERKEK ADALET DEĞİL, GERÇEK ADALET” diyerek adalet sarayına yürüyen kadınlar ifadeye çağrıldılar. Arkadaşlarımız yalnız değildir! Hepimiz oradaydık! Yargının erkek devletin maşası olmasına karşı SUSMUYORUZ KORKMUYORUZ İTAAT ETMİYORUZ!!

Erkek şiddeti bir yandan yoksulluğun, neoliberal politikaların “verimli toprağında” kök salarken bir yandan da 22 yıllık saltanat rejiminin cezasızlık politikalarıyla, gündelik yaşamı sürekli dinselleştirme hamleleriyle, “kutsal aile” masallarına katık edilen kadın düşmanlığı ile yol alıyor.

Yeter artık!

Ekonomik, psikolojik, fiziksel, cinsel şiddet döngüsü içinde yaşamaktan USANDIK! Bir gün daha bu şekilde yaşamaya tahammülümüz yok!

Yeter artık!

Toplumda infial uyandıran kimi cinayet ya da cinsel saldırı eylemlerinden sonra iktidardan da muhalefetten de üzüntü belirtmekten, ağır cezalar talep etmekten ibaret cümleler duymaktan bıktık.

Yeter artık!

 Siyasetçilerden, kamuoyundan, medyadan yükselen idam ve hadım taleplerinden usandık.

Yeter artık!

Her gün daha da artan sistematik devlet ve erkek şiddetini, tek tek faillerin bireysel özelliklerine, geçmişlerine bağlayıp kişiselleştiren basmakalıp yorumlardan çok sıkıldık.

Havada uçuşan boş laflarınıza artık bir son verin!! İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönün!! Uluslararası sözleşmelerin, Anayasa’nın, yasaların açıkça zorunlu kıldığı sorumluluklarınızı yerine getirin ve derhal harekete geçin!

            Kadınların özgürce yaşayabildiği bir ülke istiyoruz!   Çok şey mi istiyoruz? HAYIR!

 

geceleri de sokakları da meydanları da bırakmıyoruz

  Çocuğa, yaşlıya bakmak zorunda kalmadığımız, ev işleri altında ezilmediğimiz, eve hapsedilmediğimiz, emeğimizin görünür olduğu bir ülke istiyoruz!

             İş yaşamına hiçbir ayrımcılığa uğramadan katılabildiğimiz, çalışırken sadece kadın olduğumuz için baskı ve mobbinge uğramadığımız, taciz edilmediğimiz bir ülke istiyoruz!

Sabahlarında kadın cinayeti haberleriyle uyanmadığımız, akşamlarında şiddet görmekten korkmadığımız, şiddet failleriyle hesaplaştığımız bir ülke istiyoruz!

 

erkek adalet değil gerçek adalet

Din adamlarının, politikacıların hayatlarımız üzerinde söz sahibi olmadığı, kendi bedenimize ve yaşamımıza ilişkin kararları kendimiz verdiğimiz, laik bir ülke istiyoruz!

Sokaklarında, meydanlarında özgürce yürüdüğümüz, toplu taşımada tek kişi kalınca korkmadığımız bir ülke istiyoruz!

 Çok şey mi istiyoruz?  HAYIR!

Biz kadınlar erkek egemenliğine karşı mücadele etmekten vazgeçmiyoruz!

Soma’da yaşayan kadınlar

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER