© Soma Haberi 2020

Kaza Değil Cinayet

0

0

KAZA DEĞİL CİNAYET!


İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kabul edilişinin 66. yıldönümü.


10 Aralık 1948 tarihinde kabul edilen Evrensel Bildirge’nin başlangıç bölümünde insanlık ailesinin bütün üyeleri için eşit, bölünemez ve devredilmez hakların tanınmasının, dünyada özgürlüğün, adaletin ve barışın temeli olduğu, eğer hakları korunamıyor ise herkesin zulüm ve baskıya karşı son çare olarak direnme hakkına başvurmak zorunda kalabileceği belirtilmiştir. 
Buna karşın günümüzde Evrensel Bildirge’de yer alan hak ve özgürlüklere dayalı uluslararası bir düzen hala kurulamamıştır. İnsanların ırkından, renginden, cinsinden, cinsel yöneliminden, dilinden, din ve mezhebinden, inancından, etnik kimliğinden, siyasi-vicdani ve felsefi kanaatinden bağımsız olarak, insan olmaktan gelen hakları ve dokunulmazlıkları olduğu temel fikri dünya çapında yeterli koruma bulamamaktadır.


Dünyada ve Türkiye’de tüm baskılara karşın sokaklara çıkan, örgütlenen, yaşam alanlarını korumaya çalışan insanlar direnmeye, başka bir yaşam mümkün demeye çalışırken, dünyanın her yanında otoriter rejimler polis şiddetiyle bu direnci kontrol etmeye ve bastırmaya çalışıyorlar. 
Yıl boyunca dünyanın pek çok yerinde yine askeri darbeler, iç çatışmalar, savaşlar ve işgaller nedeniyle başta yaşam hakkı, işkence yasağı ihlali, soykırımlar ve kitlesel göçler olmak üzere çok ağır insan hakları ihlalleri yaşanmıştır.


İnsan hakları haftası sebebiyle Türkiye’nin insan hakları ihlalleri konusunda ki karnesini açıkladık.


Yaşam Hakkı ihlali sadece devletin güvenlik güçleri tarafında gerçekleştirilenleri değil, üçüncü kişiler tarafından gerçekleştirilen fakat devletin, “önleme ve koruma” yükümlülüğünü yerine getirmeyerek neden olduğu ihlalleri de kapsamaktadır. Gerek devletin önleme ve koruma yükümlülüğüne, ihlal yasağının mutlak niteliğine karşın 2014 yılında hayatın her alanında yaşam hakkı ihlalleri yaşanmıştır.


2014 yılında da esnek üretim, güvencesiz çalışma, taşeronlaştırma ve performans gibi uygulamalar yoluyla emekçilerin ağır ve acımasız çalışma koşulları devam etmiştir. Özellikle esnek çalışma modeli ile birlikte getirilen “bireysel sözleşme” modeli de modern köleliğin aldığı son biçimdir. Ancak 2014 yılı özellikle madenlerde yaşanan toplu iş cinayetleriyle tarihe geçecek kara bir yıl olmuştur.


İş kazalarının hemen hepsi kaza değil, önlenebilir insan eliyle yaratılmış cinayetlerdir. İşyerini güvenli bir çalışma ortamı haline getirmek için yapılması gerekenler retim maliyetini düşürmek için yapılmamakta ve devlet tarafından yeterli biçimde denetlenmemektedir. Siyasi iktidarın ilkemizi ucuz iş gücü ve düşük maliyetli üretim diyarı haline getirme politikalarının insanlarımızı nasıl bir felakete sürüklediği her iş cinayeti ile ortaya çıkmaktadır.


İş cinayetlerinin yoğunluğu ile dikkat çeken Soma bölgesi kömür işletmelerinin bir meclis komisyonuyla denetlenmesi talebinin iktidar partisi tarafından reddedilmesinin hemen ardından 13 Mayıs 2014 tarihinde Soma’da 301 işçinin hayatını kaybettiği 2014 yılının en kara günü yaşandı. Yaşanan facia ülke gündemini sarsmış, 301 ailenin ocağına ateş düşmüş, insanlar sokağa dökülmüş buna karşın devlet yetkilileri “Bu işin fıtratında var” demekle yetinmişti. 


Henüz Soma katliamının sorumluları adalet önünde hesap vermemişken, 6 Eylül 2014 tarihinde Torunlar İnşaat Şirketi tarafından Mecidiyeköy’de yaptırılan bir rezidans inşaatı 10 işçinin mezarı oldu. 10 işçinin yaşam hakkı sorgusuz sualsiz elinden alındı. Asansör faciası ile ilgili açılan soruşturma dosyasında Torunlar İnşaat sahipleri hakkında takipsizlik kararı verildi. Yaşanan katliam gibi verilen takipsizlik kararı da aslında bu işin fıtratı gereği verildi. 


Yaralar henüz sarılmamıştı ki bir acı haber de 28 Ekim 2014 tarihinde Karaman’ın Ermenek İlçesinden geldi. 18 maden işçisi Has Şekerler’e ait kömür madeninde sular altında mahsur kaldı. Maden ocağında bekleyen aileler gün geçtikçe umutlarını yitirdi. Yakınlarından gelecek iyi haber bekleyişi yerini, cenazelerine ulaşma bekleyişine bıraktı.


Ülkemizde altı ay içerisinde iki büyük maden ocağı faciası yaşandı. İş cinayetleri dünya sıralamasında Türkiye ön sıralarda yer almaktadır. 2014 yılının ilk 11 ayında tüm iş alanlarında 1723 işçi yaşamını yitirmiştir.


YAŞANANLAR KAZA DEĞİL CİNAYET


İnsan haklarına saygılı, herkesi göz göre göre yaşanan bu cinayetlerin sorumlularından hesap sormaya çağırıyor, insan haklarını tümüyle ortadan kaldıran çalışma koşullarına yol açan politika ve uygulamalara son verilmesini istiyoruz.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER